Serdar Tuncer
Dosta Doğru
Kelime muammâ, sevgi kör bıçak
Anlatmaya kalksam dil kan oluyor
Resimde soluyor baktığım çiçek
Toprağı koklasam, gül kan oluyor

Sustukça içimde haykıran bir ses
Diyor ki ümitten ümidini kes
Seni anıp sigaramdan bir nefes
Çeksem; duman alev, kül kan oluyor

Sazımla konuşsam susmak zûl diye
Bir türkü yollasam sana gül diye
Vursam mızrabımı hadi gel diye
Yollar çıkmaz sokak, tel kan kokuyor

Bir şâir âh çeker boyun bükerek
Ne lâfa hâcet var, ne söze gerek
Biri dostum dese, bu kahpe yürek,
Dosta doğru giden al kan oluyor!

(1998 Ankara)
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
İttiba
Dağların başında bulutum derken
Dipsiz bir kuyunun dibiyim şimdi
Anneler gönlümden sevgi emerken
Aç susuz bir bebek gibiyim şimdi

Gördüğüm hayalmiş bildiğim yalan
Talan var aklımda gönlümde talan
Sensin sen her şeyden geriye kalan
Tabiyim tabiyim tabiyim şimdi
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Kalmadı
Ne beni terk etmek ne sana varmak
Aşkından başka bir vebal kalmadı
İradem hiçliğe süzülen ırmak
Ben benim demeye mecal kalmadı

Düşümde bir ağaç yukarda kökler
Gölgeler düş görür aynalar bekler
Annenin yüzünde ağlar bebekler
Gerçekten başka bir masal kalmadı
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Kan Gibi
Günleri aşka kurun
Rengi siyahtır karın
Geride kalsın yarın
Dün gibi...

Sen örümcek sen ağsın
Ölüler kadar sağsın
Yokluk üstüne doğsun
Gün gibi...

Ben hiç bir zaman bendim
Yandım damlaya döndüm
Aynalarda göründüm
Sen gibi...

Can niye ezel kokar
Yerden göğe yağan kar
Ölü saklarmı mezar
Ben gibi...

An gelir yanar perde
Gölge bensem O nerde
Dermansızlık bu derde
Can gibi...

Kanım mıknatıs pası
Demir ve aşk yarası
Ezel ebet arası
An gibi...

Benmişim bana pusu
Ver suya bir yudum su
Niye kanın kokusu
Kan gibi...
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Kurbanım
Yar adıyla başlayayım sözüme
Gülsüz bağda bülbül ötmez kurbanım
Sözü önce söyleyeyim özüme
Yoksa kalpten kalbe gitmez kurbanım

Sen senin olmazsan tüm dertler biter
Varını yokunu mürşidine ver
Ustanın elinde kütük ol yeter
Teslim olan zarar etmez kurbanım

Güvenme kendine ben oldum diye
Pişenler hamım der, bir düşün niye
Tövbe lazım ettiğimiz tövbeye
Bir tövbeyle bu iş bitmez kurbanım

İltifat beklemek kırılmak nedir
O kapıdan kovsa sen bacadan gir
Ha sevmiş ha dövmüş ikisi de bir
Sevmese kaşını çatmaz kurbanım

Çalış nasibini al dünyadan yana
Ama sanma dünya yar olur sana
Ahiret parası lazım insana
Güneş hep batıdan batmaz kurbanım

Hizmet yoksa himmet olmaz bu kesin
Hem hizmet nimettir böyle bilesin
Gayret et gönle gir “benimdir” desin
Sultan kölesini atmaz kurbanım

Yap dediğini yap emrine göre
Bu iş bensiz olmaz deme boş yere
O eli tutmuşsa insan bir kere
Nefsini hesaba katmaz kurbanım

Cahiller ağzını açınca ben der
Ben deyip yol alan var mı hiç göster
Eli hep güzel gör kendini hep yer
Tezek su dibine batmaz kurbanım

Günahtı sevaptı bunlar boş hesap
Her neyi yaparsan Allah için yap
Avamın işidir bu hesap kitap
Aşıklar kar zarar gütmez kurbanım

Dua kabul, niye sıddıkın ahı
Ne dedi hızıra nakşibend şahı
Hatırla idrak et anla bu rahı
Ben sadıkım demek yetmez kurbanım

Sadakat ne derse doğru demekmiş
Onsuz doğrulara eğri demekmiş
Sadakat sıddıkın bağrı demekmiş
Ciğer yanar duman tütmez kurbanım

Er olmak isteyen serinden geçer
Bir saki elinden badeyi içer
Seç deseler yarin zehrini seçer
Ağyarın balını tatmaz kurbanım

Sözün özü derdi minnet bil cana
Yare can ver ki can yar olsun sana
Serdar isen serini koy meydana
Kurbanlara bıçak tutmaz kurbanım
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Meçhul Çağrı
Yüreğim sevdaya açılan gemi
Yolculuk nereye sor sevdiceğim
Yıldızlar altında mahzûn gölgemi
Yaşlı gözlerinle sar sevdiceğim.

Çözümsüz bilmece aşkın esrârı
Çileyle yıkanmak sevenin kârı
Eserse çöllerden vuslat rüzgârı
Kalbini kumlara ser sevdiceğim.

Hicranlar kül eder gönül dağını,
Yağmur mu öpecek, gül dudağını
Âşık kelebeğin ölüm ağını
Bir hüzzam besteyle, ör sevdiceğim.

Yanmayı bilince buzlarda duran
Güneşi görünce geceyi saran
Günün her ânında hasreti vuran
Saati sevgiye kur sevdiceğim.

Vermedin hâtıra yırtık resmini
Gözyaşlarım sustu, nânkör ismini
Görmek istiyorsan, aşkın cismini
Kalbimi ikiye yar sevdiceğim.

Aşkım kıvranırken gül pençesinde
Sana serenât var, bülbül sesinde
Hâkim sensin artık aşk celsesinde
Kalemi ortadan, kır sevdiceğim.

Zehiri tadınca küsersin bala
Bir meçhûl çağrıyla düşersin yola
Sensizliğe mahkûm harâbe kula
Çaldığın yılları ver sevdiceğim.

(22/07/1997) Ankara
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Muamma
Ey ömür mısraı aradım seni
Manayı sükuta döndüresiye
Kelime kelime sardım gölgeni
Bir muamma kaldı senden geriye

Eyvah sır sır eyvah şiire kandım
Mansur gülü dermiş güle mersiye
Hem darağacından bıktım usandım
Hem her dem haykırdım şiirim diye
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Nazlı Çiçek
Ben bir deli rüzgar sen nazlı çiçek
Her sabah busemle yoklarım seni
Gerçek kadar rüya düş kadar gerçek
Bir anın içinde koklarım seni

Kalbime gel eşiğinde dur desem
Kapıyı bul el sürmeden vur desem
En sonunda gel içeri gir desem
Gelme git, bir ömür beklerim seni

Tam giderken vuslat bana ar desem
Yar mı aşktır aşk mı daha yar desem
Çözen gelmez aşka dair sır desem
Çözüp gel sinemde saklarım seni

Çek yeter kalbimden ellerini çek,
Terk edip gitmezsem bu aşk bitecek
Hani bir sır vardı ey nazlı çiçek
Fırtınan olursam haklarım seni
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Ney
Ney eyledin ruhu aşka
-Aynaya atılan taşın-
Boşluğa düşmesi gibi

Ben yokum nefesten başka
Kuş derken kuş sesi gibi
Ney eyledin ruhu aşka

Düşümde Yusuf'un düşü
İmtihan kuşkusu gibi

Aynaya atılan taşın
Ney üfler gölgesi kuşa
Sanki bir başkası gibi
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Nokta
Sen son cümle ben noktayım
Bitme bensiz bitme sakın
Bana benden uzaktayım
Sana senden fazla yakın

Sen körebe ben yoktayım
Azlığını bildim çokun
Hem karada hem aktayım
Gözsüz görüp elsiz dokun

Her yakına ıraktayım
Nerde hani nerde kokun
Sekizinci duraktayım
Yedi renge bıçak sokun

Su bende ben kuraktayım
Var uzakta yok'ta yakın
Sana bensiz varmaktayım
Sakın durma gitme sakın
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Sana...
Susar mı şu gönül bir gün gelir de
Duyduğum her bir ses sen olur musun
Erir mi var ve yok gün gelir bir de
Aldığım her nefes sen olur musun

(Ankara 20003)
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Sen İstanbul Kokardın
Martıların gözlerinden dinledim
İstanbul'un boğazı yanmış dün gece
Yıldızlar şahitlik etmiş, güya suçlu benmişim
Oysa can, yemin olsun yanağımdan süzülen denize
Ben bu şehre yüreğimi içirmedim

Göklerden hicran yağdı, İstanbul'lu bir geceydi
Yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın
İsmin dudaklarımda idamlık bilmeceydi
Yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın

Sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda
Bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi...
Utanır, intihar ederdi ölüm,
Hayata rest çekip ağladığımda,
Korkak gibi, tutsak gibi, yaşanmamış an gibi...
Ben lal olmuş bülbülüm, sen deli gülsün bağımda
Toprak gibi, yaprak gibi, candan özge can gibi
Kuş uçmaz kervan geçmez dağımda,
Kah aşkı yağan kar tanesi
Kah Leyla tüten rüzgardın
Zambak gibi leylak gibi,
Sigaramda duman gibi
Sevdiceğim, sen İstanbul kokardın

Dayadım ondörtlüyü İstanbul'un şakağına
İstediğim gül içmekti gözlerinden bir yudum
Seni sordum gündüzlerce bu şehrin her sokağına
Söylemedi, inat ettim gece seni uyudum

Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Ayla toprak şahittir, şahittir denizle gece
Sensizken, İstanbul'da bir kez olsun gülmedim
Yıllar kapımı çaldı, ellerinde vur emri
Yokluğun var sen yoktun, ölüm geldi ölmedim
Ağladım yüreğimde sen, sende divane İstanbul
Aşkından hatıra dedim göz yaşımı silmedim
Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Belki de can ben bu şehri güller için çok sevdim

Gözlerimden dökülen yaş denizi ıslatıyor
Sevda kilim, hasret nakış, gönül derdi dokuyor
Çatlayası deli yürek 'sen sen' diye atıyor
Oy gece gözlüm oy, İstanbul seni kokuyor
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Seni Sensiz Yaşamak 1
Mendiline aşk düşer kar bakışlı dağlarda
Gözlerinde buz yanar dilenciler şahının
Ceylanlar su başında susuzluktan ağlar da
Anlarsın türküsünü bir ömürlük ahımın
Mendiline aşk düşer kar bakışlı dağlarda

Elinden seni içmek avare bir yıldızın
Uyutmak uykuları kör geceler boyunca
İki büklüm dururken başucunda sonsuzun
Kapanmak secdelere geldiğini duyunca
Elinden seni içmek avare bir yıldızın

Rakseder dudağında bedensiz kelebekler
Aşk değil mi cevabı çıldırtan bilmecenin
Bir sen kaldı geride, o hala seni bekler
Özlemiyle güneş ağlar döneceğin gecenin
Raks eder dudağında bedensiz kelebekler

Zamansız vurgun yürür kuşların kanadına
Ay ışığı gülemez, kapanırsa kapılar
Dalgalanan ben olurum, denizlerin adına
Sende bir rüzgar eser, beni virane kılar
Zamansız vurgun yürür kuşların kanadına

Utanır kaldırımlar gözlerimin renginden
Yürüdüğüm boşlukta gölgem hatıra kalır
Bir an gelirki kalbim firar eder kalbinden
Güneş karanlığa kızar, gökyüzünden usanır
Utanır kaldırımlar gözlerimin renginden

Kardan adam öpmez ki çöllerin dudağını
Deliler sultanıyım, hüzne diyet ödeyen
Gökler niye yazmamış gözlerinin çağını
Aşkı nerden bilecek bir kerecik ölmeyen
Kardan adam öpmez ki çöllerin dudağını
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Seni Sensiz Yaşamak II
Esir güneş pervanedir hürriyet gecesine
Yakamozlar göz kırpmaz, öldürürsen şarkımı
Kulak verir kâtiller, kurbanının sesine
Umut mudur ellerin, avuçların korku mu?
Esir güneş pervanedir hürriyet gecesine...

Demin akrep boğuldu, şimdi susuz yelkovan
Ya gel de bengisu ol, ya deryaya dalsana
Sen zamansız ölüsünü, kalbimde senli zaman
Ölümsüz saatlerde aşk türküsü çal bana
Demin akrep boğuldu, şimdi susuz yelkovan...

Rüyamda rüzgâr eser, ben öldürdüm kuşları
Kanlı yola hediyen, mâsun ayak izlerim
Gözlerin işlese de alnımdaki suçları
Celladım sen olursan, söz adını gizlerim
Rüyamda rüzgâr eser, ben öldürdüm kuşları...

Aşk nakışlı bûseyi yeter ki ver giderim,
İsyankâr gecelerin en hüzzam şafağında.
Gözlerinde dalıp da belki bir 'âh' ederim,
Hicran sözlü yolların nihâvent sokağında.
Sende bir 'sen' olmayı, sensizlikle öderim,
Aynalarda sen varsın, ben yokluk otağında.
Devâsâ bir sevdâya elvedâdır kaderim,
Seni sensiz yaşamanın, müebbetlik çağında...
İ
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Senle Sensiz Yaşamak
ceylanlar su içinde hasret boğulur suya
bir ayrılığın annesiymiş her vuslat meğer
avare bir yıldızdan hicran söyleyin aya
bir ömürlük türküler yalan çıkarsa eğer
ceylanlar su içinde hasret boğulur suya...

dizlerimde uykular, ninnilerim muzdarip
bilmecem secde secde gözlerine bürünür
kan kokulu sokakta, gölgem mahzun ben garip
döneceğin geceyi beklemezdim bir ömür
dizlerimde uykular, ninnilerim muzdarip...

kuşların kanadında aşkımın namesi var
açtıkça kapıları, kilit vurun ışığa
git demeseydin bana, gelirmiydim bu kadar
ay ışığı gülse de harabe aşığa
kuşların kanadında aşkımın namesi var...

annesi olduğun gün, yetim kaldı dalgalar
hürriyeti kalbine mahkum olmak sanırdım
her belanın kalbi aşk, kalbimde bir bela var
gözlerimin rengini kaldırımlara kırdım
annesi olduğun gün, yetim kaldı dalgalar...

kar yağıyor çöllere, çınladı dudaklarım
gözlerin gökyüzüdür, köle azat edilsin
bir kez ölmene diyet, ölümü yasaklarım
bana hain deme can, sen ihanet değilsin
kar yağıyordu çöllere çınladı dudaklarım...
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Serenat
Gözde mi gizli yalan aynalar mı bilmece
Görenler beni toprak seni et kemik sansın
Son dönüş gemisini sular yaksın bu gece
Doğ ufuktan İstanbul ayışığı kıskansın

Can beden gurbetinde sen sılasın ey şehir
Güneş buseni tadar geceyi aydınlatır
Senle şerbettir ölüm sensiz yaşamak zehir
Sus da anlat İstanbul sükut kalbi çınlatır

Sende rüzgarsız gönül ben gönülsüz fırtına
Sana sen kaldı saat vuslatına bir adım
Şu tabutu İstanbul yükleniver sırtına
Yokluğuna kanarken toprağına susadım
 
Serdar Tuncer
                                                                                             
Sevdicek
Çalmışlar O yokken O'nun tacını
Sevdicek rüyada bir kanlı çiçek
Kusmuş kara yılan aşk ilacını
Ak süt kara taşı içti içecek

Susamış düşünde su olmuş birden
Kafası elinde geçmiş nehirden
Tacını bulmaya gittiği yerden
Kafası olmadan geri gelecek
 
Serdar Tuncer
                                      
Sus Bana
Hayat sensiz işkence
Senle ölüm süs bana
Barışmak sensizlikse
Sonsuza dek küs bana

Beni yakıp kavuran
Bir dur desem bin vuran
Senden sana savuran
Rüzgarımol es bana

Hem baharsın hem karsın
Bir gerçeksin bir sırsın
Bırak hasret haykırsın
Sen vuslatı sus bana

Anlamazsın bildim yar
Gayrı isyan doldum yar
Darağacın oldum yar
Gel kendini as bana
 
Serdar Tuncer
                                      
Vazgeçtim
Ne zaman umrumda ne mekan benim
Yarından vazgeçtim dünden vazgeçtim
Ne bu ömür benim ne de can benim
Ben seni göreli benden vazgeçtim

Derde hedef oldum sen oksun diye
Güllere yalvardım sen koksun diye
Sen yoktun yanımda sen yoksun diye
Akşamdan geceden günden vazgeçtim

Sensiz ne yurdum var ne yerim dedim
Senden sorarlarsa ne derim dedim
Belki kavuşursam üzerim dedim
Ben senin uğruna senden vazgeçtim
 
Serdar Tuncer
                                      
Ve aşk...
Kerem kendi suretini görmeden
Sen artık aslı-na bürün demişler
Ferhat doğduğu gün isim vermeden
Bu çocuk ne kadar şirin demişler
 
Serdar Tuncer
                                      
Vesair
Yürek dalga söz kumsal
Rüzgar sensin ey şair
Kumlar kurak deniz lal
Es hadi aşka dair

Bilmem ne zaman nasıl
Gelir geçer her fasıl
Aşk şair aşktır asıl
Gerisi hep vesair
 
Serdar Tuncer
                                      
Verda...
sırrımı çözmeden atma kendini
sevda dergahında çıraksın verda
coşup dalgalarca yıkma bendini
yagmurum dedikçe kuraksın verda

okyanusun kalbi olsaydım keşke
iltifat etmezdim harabe köşke
mor ufuklar gibi yakınsan aşka
bana gölgem kadar ıraksın verda

tek gerçek yalansa gözlerim yalan
renkleri bilmem ki gözlerim yalan
yürüdüğüm gerçek izlerim yalan
durak bilmez kalbe duraksın verda

solgun bir renk bürüyünce düşümü
sır ağladim bir sen gördün yaşımı
kalbine söyle de artık peşini
bıraksın şu kalbin bıraksın verda
 
Serdar Tuncer
                                      
Adı Konul-a-mayan Şiir
Güldüğün gün yaratıldı gülmeler
Kelime var oldu konuştuğun an
Yoktu ağlamasan göklerde keder
Yalnızlık bir hiçti yalnız kalmasan

Gönlüne borçludur aşk ahengini
Yaşadın diye var zaman ve mekan
Seninle tanıdı her şey kendini
Var bile bir yoktu sen var olmasan
 
Serdar Tuncer
                                       
Ağladım
Aklıma düştü gözlerin
Boynumu büktüm ağladım
Elveda dediğin yerin
Yanına çöktüm ağladım

Anılar gezdi kanımda
Seni aradım yanımda
Tesbih gibi her anımda
Hasreti çektim ağladım

Her seven boyun eğmiş
Ayrılık ne yaman şeymiş
Gözden yaş dökmek neymiş
Gözümü döktüm ağladım

İçim garip gönlüm darda
Gözlerim karşı duvarda
Ben her akşam aynalarda
Yüzüne baktım ağladım
 
Serdar Tuncer
                                      
Aynalar
Yoklukta gözlerimdir
Varlıkta perdem benim
Bir anlayabilsem bir
Bu aynalar nem benim

Biter mi nasıl neden
Soyunsam kelimeden
Seni senden seyreden
Hem değilim hem benim

Aynalara ayna yar
Aynada bir ayna var
Dile gelsin aynalar
Sen değilsem kim benim
 
Serdar Tuncer
                                      
Belâ hastası
Haykırır sükûtu, surdadır nöbet
Ölüm kement atıp, güler ölüme
Son durak ezelde, ilk nasıl ebet?
İç kendi kanını, çıldır kelime!

Akıl sudan kova, hakikat kuyu
Çözdüğüm her suâl, cevaba perde
Yaktım da suları yıkayan suyu
Güneşi ıslatan o ateş nerde?

Ara dur kendini belâ hastası
Sen varsın yokluğu çıldırtan yokta
Rûhun bedenine deli yaftası
Yay sensin kendine çevrilen okta!

(26/06/1997 Kayseri)
 
Serdar Tuncer
                                      
Bilmece
Bilmeceydin sen bana hatırlar mısın ey yar
Kimi gün divaneydim başıboş sokaklarda
Avare bir ümidin gölgesiydim kimi gün
Belki visal gizlidir hıçkıran dudaklarda
Hicranın verasında belkisiz tebessüm var

Aşk bir damla ben deniz sen gökte dolunaysın
Dalgalara göz kırpsan sarar bizi med cezir
Nedir bakışındaki bu esrar bu muamma
Yüreğinle yüreğime çektiğin perde nedir
Yaşamayı bekleyenler ölmeye mi gün saysın

Sen mi aşksın ben mi sen inan sezmek imkansız
Anlatır mı gözyaşım bir gün gelirse dile
Seni gören her ayna tebessümü ağlatır
Aşık olur kendine seni görse aşk bile
İmkan bende düğümlü seni çözmek imkansız
 
Serdar Tuncer
               
Sır ve Hızır
Bir garip hikaye bir meçhul konu
Ne başı malumdur ne belli sonu
Bilmem ki nereden tanırdım O'nu
Kırık bir aynada gördüm galiba

Saç dağınık boyu benim kadardı
Buruşmuş suratı sanki mezardı
Neyin var deseydim belki kızardı
Sadece bir selam verdim galiba

Duruşu vakarlı tavrı ağırdı
O gün sokaklar lal gece sağırdı
Yürüdüm şair gel diye bağırdı
İrkildim aniden durdum galiba

Yavaşça yaklaştım kaşını çattı
Öfkeli bakışı sanki tokattı
Saatlerce bana beni anlattı
Korkmasam sen kimsin derdim galiba

Söyledi ağladım sustu inledim
Bir tek bakışında aşkı dinledim
Sükutu şerh eden sözü anladım
Şiir defterini dürdüm galiba

Ateştim hem aşkın külü değildim
O gülzar ben bağın gülü değildim
O geceden evvel deli değildim
Ruhuyla ruhumu ördüm galiba

Ve güldü yüzünde sonsuzu tattım
Kapat gözlerini dedi kapattım
Eyvah diye birden etrafa baktım
Bir gölgem bir de ben vardım galiba

Terk etmek reva mı kalbimi çelip
Al beni de götür bir daha gelip
Sırrın hududunu aşkınla delip
Aklın zincirini kırdım galiba
 
Serdar Tuncer
       
KÖYDEN HAVADİSLER
 

10.12.2012 :
RAMAZAN - SANİYE ATEŞ ÇİFTİNİN BEBEKLERİ CENNETE UÇTU...

12.08.2012 :
HACI KÖSE DAYI (MEHMET KÖSE) HAKK'A YÜRÜDÜ...
13.07.2012 :
ZADİFE DUMAN ARAMIZDAN AYRILDI...

26.10.2011 :
KÖYÜMÜZLE İLGİLİ RESİM,VİDEO,HABER VS. yukarimusalarkoyu.tr.gg@hotmail.com ADRESİNE MAİL ATABİLİRSİNİZ !...
--------------------------------------------------------------------------------
HABERLER
 
DURSUNBEY NAMAZ VAKİTLERİ
 
 
Şimdiye kadar 5 ziyaretçi burdaydı!
GURBETTEN SILAYA HASRETİZ!!...BULUŞMA ADRESİNİZ: YUKARI MUSALAR KÖYÜ WEB SİTESİ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol